Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Şıhgıranı Erikbeli arası düzgün yolu ve üzerinde bulunan piknik yapılabilecek güzellikleri ile dolu bir güzergâh. Burada bulunan Göllüalan ve Sazalanı zaman zaman şenliklerin de yapıldığı güzel yerler. Biz vakit daraldığı için kalamadık. Ama bu güzergâhtan geçenlerin özellikle Sazalanında duraklaması ve mümkünse bir çay içmesi yerinde olur. Güzel bir çimen ve çam ağacının gölgesi çaya mutlaka ayrı bir tat katacaktır. Kısa bir yolculuktan sonra vardığımız Erikbeli’nde içtiğimiz çay yorgunluğumuzu unutturdu.
Kısa bir moladan sonra Kürtün yoluna saparak uzun ve kötü yollarla tanışmış olduk. Gümüşhane ile Trabzon arasındaki fark yollardan belli oluyordu. Bozuk yollardan Gümüşhane Tirebolu yoluna ulaşmak için aracımızda içimiz dışına çıktı. Hem yokuş olması hem de bozuk olması bu yolun işlevini önemli ölçüde düşürmüş olmalı. Gerçi akşamüstü olması da etken olmuştur ama yukarı çıkan hiçbir araca rastlamamış olmamız da tezimizi güçlendiriyor. Yapılan çalışmalar sonrası kullanılır hale gelecek yol Tirebolu ve Doğankent’ten oralara gitmek isteyenler için oldukça kısa bir güzergâh olacaktır.
Hemen ertesi günü bu sefer bir başka güzergâhtan önce Sırgancık Yaylasına oradan da Kazıkbeli'ne gitmek kısmet oldu. Sırgancık Yaylası çocukken yürüyerek gittiğimiz yıllarda hafıza kazınmış bir yayladır. Biz Imıkyurt Yaylasında kaldığımızdan gelirken veya giderken uğradığımız bu yaylada çam pürü üstünde yattığımı hatırlarım hep. Bu yayla bizim gibi has yaylada yaylacılık yapanlar için ham yayla olarak görülürdü. Ham yayla o yıllarda hayvancılıkla geçimini temin edenler için hayvanların tam anlamıyla beslenememesi anlamına geliyordu. Ayrıca bu yaylada yediğimiz patatesler hep aklımda lezzetiyle kalmıştır.
Yıllar öncesinde rahmetli babam Avusturya’dan emekli olup geldiğinde bu baba yaylasına kalmak istemiş, birkaç yıl komşulara ait evlerde kaldıktan sonra kendi evini yapmıştı. Hastalığı nedeniyle uzun süreler kalmak nasip olmamışsa da evine varıp çekyata uzandığında işte hayat bu demişti. O yıllarda sis altında yaptığımız bir yayla yolculuğu da hafızamın bir yerindedir, hep. Bşlayan yağmur nedeniyle yoldan dönen minibüs nedeniyle 3-4 kilometrelik bir yolu bir metre bile önümüzü göremez halde gitmek zorunda kalmıştık. Tabi vardığımızda annemin sevinci yolun yorgunluğunu atmamıza yetmiş de artmıştı bile.
Bu sefer de baba yadigârı annem, kardeşim Alican ve eşi ve küçük kardeşim Mehmet’le Kuzgun Köyünden başladığımız yolculuğumuz, Eymür Köyü, Galigen ve Tepealan denilen eski duraklama yerlerinden geçerek Olucak Yaylasına kadar devam etti. Olucak Yaylasında ikindi namazını kılarak Eymürlü komşularımızın kurduğu tesislerde dinlendik. İçtiğimiz çay sonrasında yediğimiz et akşam yemeğimizi olarak bize yetti. Ağaçbaşı’nda yaptığımız alışveriş sonrası yapılan baraj çalışmalarını seyrederek yaylaya doğru devam ettik. Akköy Barajının su toplama havzasını oluşturan Kavraz Deresinin şimdiden büyük bir baraj olduğu anlaşılıyordu.
Kütüklüyurt ve Ketençukur obalarından sonra vardığımız Sırgancık obasında bizi komşularımız karşıladı. İlerlemiş yaşlarına rağmen Kuloğlu Mustafa amca ve eşi arabamızın gürültüsüne yola çıkarak bizi evlerine davet etti. Uzun süredir kullanılmayan evimizi hazırlama işini kardeşim Mehmet’e havale ederek biz bir hayli gecikmiş akşam namazını da eda etmek için gelen daveti geri çevirmedik.
Babamızın bize kalan bir hatırası olarak eve girdiğimizde hepimiz bir şekilde hüzünlendik. Hastalığı sebebiyle çok fazla kalamadığı bu evde bir gece olsun kalmak bizleri ziyadesiyle memnun etti. Bu sadece yaylaya gelmek değil onun ruhunu da şad etme hareketiydi. Bir gece kaldığımız evimizde kendimizi huzur için çok da konforlu olmayan yatağımızda uykuya bırakırken evimizin üstüne iyice yaklaşmış yıldızların altında deliksiz bir uyku çektik.
Sırgancık Yaylası son yıllarda emekli olarak memlekete dönüş yapan hemşerilerimizin de gayretiyle irili ufaklı onlarca evle doldu. Yapılan yollar nedeniyle inşaat malzemelerinin kolayca nakledilmesiyle yapılan evler yaylaların hızla betonlaşmasına da neden oldu. Hayvancılığın sıfır noktasına yaklaşmasıyla yaylalar artık gerçek anlamda yaylacılık yerine yazlıkcılık öne çıkmaya başladı.
Not: Kaptanımız hatırlattı; bir önceki yazımızda Şıhgranı’nı Kırandüzü olarak zikretmişiz. Düzeltiriz.