Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Son günlerde Giresun dernekçiliğine bulaşan sinsi bir hastalık etrafı iyice karartmakta ve iyi niyetli insanları bu işlerden soğutmaktadır. Eleştiri ve yorumlar o derece ileri gitmekte ve amacı aşan boyutlara ulaşmaktadır. İnternet sitesinde yazılan bir haber veya yorumun altına çoğu müstear isimlerle öyle şeyler yazılmaktadır ki iş yapan insanları canlarından bezdirmektedir. Giresun dernekleri uzun yıllardır, tabela dernekçiliğinden öteye gidememişler ve çok ciddi çalışmalar içine girememişlerdir. Daha önce değişik yerlerde de belirttiğim gibi Dernekler Kanunu’nun bunda çok büyük bir payı da vardır. Çok tutucu hükümlerle donatılan 12 Eylül şartlarının etkisiyle hazırlanan eski Dernekler Kanunu, insanları dernek kurmaktan soğutmakta ve uzaklaştırmaktaydı. Sıkı ve gereksiz kurallar, bir sürü prosedürler dernek yöneticilerini işini yapamaz hale getirmekteydi. Yeni Dernekler Kanunu tüm bunlardan uzak, inisiyatifi yöneticilere bırakan ve onların önünü açan yapısıyla iş yapmak isteyenler için iyi bir mevzuat olarak ortada durmaktadır. Gerçi dernekler yönetmeliği kanuna aykırı bir sürü düzenlemelerle bu serbestliği önlemek istese de bunda yeterince başarılı olamamıştır. Örneğin yetki belgesi denilen, derneğin kendi kendine verdiği bir belgeyi ancak bizim bürokratlarımız uydurabilirdi. Yetki zaten genel kuruldan alınmakta ve bu yetki yönetim kurulu tarafından istendiği şekilde kullanılabilmektedir. Derneğin en önemli gelir kaynağı olan aidatı toplamak için böyle bir belgeye neden gerek duyulur anlamak mümkün değildir.
Sevgili hemşerim Tevfik Kara “Giresun İsmini Kullanmanın Bedeli Olmalıdır” başlıklı yazısında çok haklı olarak belirttiği gibi durduk yerde Giresun isimli dernekler kurulmamalı, çok isteyenler kendi köyleri ve yeteri kadar mensubu varsa kendi ilçelerinin adıyla o da bir ilçede veya bölgede bir tane dernek kurmalıdır. Kurulacak bu dernekler diğerlerine nispet olsun diye değil gerçek bir ihtiyaçtan ortaya çıkmalıdır. “Fazla ısrar aşık usandırır” mantığıyla bir ismin sıkça kullanılması onun marka değerini de düşürür. Giresun’un ve ilçelerinin buna tahammülü olmaması gerekir.
Değerli meslektaşım Zeki Al ve yazı ve haber yaptığı Giresun Sonhaber internet sitesi son günlerde sorgulayıcı ve hatta itham edici haberlere ve yazılara imza atmaktadır. Önce Giresun Dernekler Birliği’ni Feshane Giresun Günleri hesaplarından dolayı, sonra Bağcılar Belediye Başkanı Sayın Lokman Çağrıcı’yı bir pankart olayından sorumlu tutmakta ve son olarak da Giresun Dernekler Birliği basın bildirisinin niçin Giresun’a değil de İstanbul’a gönderildiğini sorgulayan yazı ve haberler buna örnektir. Elbette bir gazetenin veya yazarın işin içyüzüne dair de sorgulayıcı yazılar yazması ve haberleri yapması en doğal görevidir. Ancak bunları yaparken kendi ellerimizle büyüttüğümüz değerlerimizi de bir çırpıda harcamamız gerekir. Yıllarını Giresun için harcamış bir Halil Kütük zor yetişir. Gece gündüz demeden işini gücünü bu işe hasreden bir Hasan Turan zor bulunur. Görele dernekçiliğini belli yerlere getiren Ali Bilir ve Birol Kardaş elbette her zaman bulunmaz. İstanbul’da bir elin parmaklarına bile ulaşamayan belediye başkanlarımızı biz kendi ellerimizle harcarsak yarın başkalarından nasıl yeni bir başkanlık bekleriz. Zeki Al abimizin söylediği ve yazılarının sonuna eklediği Giresun gazetesi ve televizyonu elbette iyi şeylerdir ama bu işleri yapmak ne kadar zordur bilmesi gerekmez mi? Her zaman iane ve yardıma muhtaç bir gazete ve televizyon nasıl yaşatılır, bunun hesabı hiç yapılmaz mı? 2,5 gün süren bir Giresun Günleri için bile sponsorlara nasıl yalvarıldığını, onların nasıl zorlukla ikna edildiğini bence Hasan Turan’a bir sorsun. Giresun Dernekler Birliği’nin bir basın müşaviri varmış ta kendileri unutulmuş mu? Birkaç arkadaşın üzerinde saatlerce çalışarak titizlikle kaleme aldığı bir bildiri bizim vasıtamızla başta Giresun ve İstanbul olmak üzere 103 ayrı gazete ve internet sitesine servis edilmiştir. Biz de onlarca işimiz arasında bu işe vakit ayırarak çorbaya tuz olmuşuz, ne var bunda?
Kimsenin iyi niyetinden şüphe duymuyorum ama bir iş yapılırken bazı yanlışlar ve yanlışlıklar yapılabilir. Hiçbir şey yapmayan yanlış da yapmaz. Bunu kendi çerçevesinden çıkarmadan iyi niyetli olarak değerlendirmeliyiz. İyi niyetle iş yapan insanları ve iş yapmak isteyenleri kırmadan, onları küstürmeden eleştirilerimizi yapmalıyız. Hani çok meşhurdur, bir çok işyerinin camında “Eksikliklerimizi bize; memnuniyetinizi başkalarına söyleyiniz” diye bir levha bulunur. Bu söz belki bir işyeri için çok doğru olmayabilir ama dernekler ve vakıflar gibi sivil toplum kuruluşları için tam da yerinde bir sözdür.