Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Nisan ayında başlayan süreç nihayet bitti. 11.Cumhurbaşkanlığı için başlayan ve netameli geçen bu süreçte erken genel seçimlere gidilerek meclis yenilendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanını seçti; meclis divanı oluştu. Ardından da cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Bu süreç başladığı için de meclis gündemi de açılmadı ve meclis çalışmaları başlayamadı. 11. Cumhurbaşkanı nihayet beklendiği gibi 3.turda seçilerek ülke gündemi stabl hale geldi. Abdullah Gül kendi partisinin tamamına yakın oyunu alarak cumhurbaşkanı seçildi. Sayın Sezer basına kapalı olarak görevi kendisine teslim ederken bu konuda herkesi şaşkına çevirdi. Sanki gizli örgüt başkanlığı devredilir gibi kapalı kapılar ardında yapılan devir teslim töreni ile askerlerin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki törene katılmaması akıllara kazınan soru işaretleri oldu. Ardından Kara Harp Okulunda yapılan törende “cumhurbaşkanıM” denmemesi ile ardından yapılan Zafer Bayramı Resepsiyonu askerin bu işe mim koyduğunu işaret etti.
Şimdi gündemde önemli konular var; bunlar anayasa değişikliği ile ilgili referandum ve sivil anayasa taslağı ile ekonomideki kırılganlığın giderilmesi gibi konular. Kurulan 60. Cumhuriyet Hükümetinde yılların siyasetçisi Abdülkadir Aksu’nun koltuğunun altından çekip alınması dikkate şayan bir gelişme oldu. Bu elbette bir planın sonucu olarak yapılırken Ali Coşkun, Cemil Çiçek ve Abdülkadir Aksu troykası da bozuldu. Ali Coşkun milletvekili yapılmayarak, Cemil Çiçek ise Adalet Bakanlığından alınarak, Aksu ise bakan yapılmayarak gerçekleştirilen bu düzenleme önümüzdeki günlerde ne getirir hep beraber göreceğiz. Elbette tüm değişiklik bundan ibaret değil. Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener dörtlüsü de dağıtıldı. Abdüllatif Şener milletvekili olmayarak devre dışı kalırken Abdullah Gül de Cumhurbaşkanı yapılarak devre dışı bırakıldı. Bülent Arınç’ın ise yapılan yanlı ve yoğun yayın ile hükümete girmesi engellendi. 5 yıl önce Ak Parti kurulurken yan yana olan bu dörtlü artık istese de yan yana gelemeyecekler. Bu ise Ak Partinin kuruluş felsefesinden epey uzakta bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.
59. Hükümetin kızgınlıkla aldığı bir karar olarak karşımıza çıkan anayasa referandumunu ise karanlık bir akıbet beklemektedir. Cumhurbaşkanın seçildiği ve sivil anayasa taslağı denilen bir metnin ortalıkta dolaştığı bir ortamda bu değişiklik tasarısı meçhul bir akıbete doğru gitmektedir. Taslağı imzalamayarak ülkenin zaten kıt olan kaynaklarını boşuna harcatıldığı söylenen Sayın Sezer’e gösterilen tepki nedense hükümete gösterilmiyor. Madem yeni bir anayasa değişikliği yapılacak ne lüzum var bunca tantanaya? Yapılan anayasa değişiklik metninde zaten miadı dolan hükümler de bulunduğundan geri çekilmesi ve yerine bu taslağın gündeme gelmesi beklenmektedir.
Zafer Bayramı dolayısıyla Genelkurmayın seçilmiş DTP milletvekillerine davetiye göndermemesi tartışmalara neden oldu. Konuyla ilgili açıklama yapan DTP Başkanı Ahmet Türk hakkında savcılık soruşturma açarken ayrımcılık yapan Genelkurmay’ı es geçmesi dikkati çekti. Bu konuda Yeni Şafak Yazarı Koray Düzgören’in değerlendirmesi “ bugün DTP’li vekilleri saldırılardan koruyamayanlar yarın kendilerini de koruyamazlar” şeklindeydi. Bu tip hadiseler münferit gibi gözükse de sonunda “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesinin işe yaramadığı yaşanan tecrübelerden anlaşılmıştır. Türkiye’nin en büyük partisini eften püften sebeplerle hem de iki defa kapatanlar önce DEP’lileri meclisten yaka paça uzaklaştırmışlardı. Meclis buna yeterli tepki veremeyince Refah ve Fazilet Partisi’ni de hem kapatmışlar hem de iktidardan uzaklaştırmışlardı.
Gerçekten sivil bir anayasa düşünülüyorsa; yapılacak çok iş var. Her şey bugünden yarına yapılacak bir şey değil ama yapılanlar, koyulan tepkiler, gösterilen tavırlar spontane şeyler olmadığını gösteriyor. Bunların kamusal hafızaya kaydedildiğini söylemeye bile gerek yok.